Sanatçı konakta büyümüş, yenilikçi bir çevrede yetişmiş, kültürlü bir aydındır. Doğu kültürünü konakta, Batı kültürünü ise görevleri sırasında bulunduğu Avrupa'da öğrenmiştir. Eserlerinde bu iki kültürü kaynaştırmayı bilmiştir. "Sanat, sanat içindir." görüşünü benimsemiş, edebî zevk için kalem oynatmıştır. Roman, hikâye, sohbet, piyes, anı, gezi yazısı, makale ve şiir türünde eser vermiştir. Şiirlerinde romantizmin, roman ve öykülerinde ise realizmin etkisinde kalmıştır.
Divan edebiyatına karşı çıkan Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan gibi yazarların etkisiyle Batı edebiyatına yönelmiştir. Hâmit ve Ekrem'in yakın dostudur. Önceleri onların etkisinde kalmıştır. Kısa sürede kendi üslubunu oluşturarak edebiyatımızın Batılılaşması tarihinde önemli bir yer almıştır.
Sanatçı, Alphonse Daudet'ten esinlenerek yazdığı kısa öykülerle Batılı anlamda ilk gerçekçi ürünleri vermiştir. Alphonse Daudet'nin "Jack" adlı romanı ile "Arlezyalı" adlı hikâyesini Türkçeye çevirmiştir. Kamer gazetesinde yayınlanan söylev türündeki yazılarıyla adını duyurmuştur. Sonra, üç perdelik tiyatro oyunu olan "Şâr"i yayımlamıştır. İkdam ve Servet-i Fünun dergilerinde batı edebiyatı ve edebiyatın yenileşmesi üzerine yazılar yazmıştır.
İlk romanı olan ve kendisine büyük ün sağlayan "Sergüzeşt" Türk edebiyatında romantizmden gerçekçiliğe geçişin başarılı örneklerinden biri sayılır. Romanın başarısında sosyal yaşamdan aldığı izlenimleri, o yıllarda Batıda yaygınlaşmaya başlayan realist bir tavırla değerlendirmesinin payı büyüktür.
Hikâye yazarlığı, romancılığından daha üstündür. Kısa hikâye türünün kurucusu sayılır. Onun kısa hikâyelerinde realist Fransız edebiyatının açık etkisi vardır. Sanatçı, hikâyelerinde doğa güzelliklerini insan ile uyum içerisinde anlatmıştır. Ona göre bir hikâyede bulunması gereken öğeler "tabiat sırları, insan kalbi ve konuya uygun bir üslûp"tur. İstanbul tasvirlerine ağırlık veren sanatçı, gözlemlerinden yola çıkarak gerçekçi bir sanat anlayışına ulaşmıştır. Ancak gereksiz benzetme ve sanatlardan, Farsça tamlamalardan kendini kurtaramamıştır. Hikâyeleri teknik açıdan çok güçlüdür. "Küçük Şeyler" adlı eseri, hikâye türünün olgun örnekleriyle doludur. Bu eserdeki hikâyelerinde kahramanlar gerçekten küçük, basit insanlardır. Sanatçı, bu eserinde en önemsiz şeylerden bile güzel hikâyeler çıkarılabileceğini göstermiştir. Hikâye türünde yaptığı denemelerle Servet-i Fünunculara örnek olmuştur.
Sanatçı, bazı makale, hikâye ve sohbetlerini "Rumûzü'l Edeb" adlı bir kitapta toplamıştır. Bu eserin yayımlanmasından yirmi altı yıl sonra da, çok sevdiği yeğeni İclâl'in ölümü üzerine yazdığı mensur bir mersiye ile bazı nesir ve hatıralarını "İclâl" isimli bir kitapta yayınlamıştır. Duygulu bir yapısı olan sanatçının arada bir romantik özellikler taşıyan şiirler yazdığı da olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder