16 Ağustos 2013 Cuma

Samipaşazade Sezai Sanatı

Sezai, Tanzimat döneminin siyaset ve fikir alanında isim yapmış bir şahsiyettir. Namık Kemal’e hayranlığı, nesirde onun üslubunu benimsemesine neden olur. Zamanla bu nesirden uzaklaşan Sezai, eskileri okur; Nefi’de ahenk,  Fuzuli’de lirizim, Nedim’de zariflik ve büyüleyici özelliği bulur. Edebiyatın ruhunu çok iyi anladığı gerekçesiyle Recaizade Ekrem’i çok beğenir. Kendisine Sadi’yi göstermiş olmasından dolayı,  Apdülhak Hamid’i sever. Türk edebiyatını eski ve yeni olmak üzere ikiye ayırır. Eski edebiyatı milli, samimi ve içtimai olmadığı için beğenmez. Yeni edebiyatı ve mensuplarını takdir eder.


 Tanzimat kuşağının en genç sanatçılarından biri olan Sezai bu nedenle Servet-i Fünun topluluğu ile irtibatı sağlama görevini üstlenir. Apdülhak Hamit ve Ekrem ile birlikte Tanzimat’tan sonra yetişen edebi nesle mensup olan Sezai, roman, hikâye, hatıra, sohbet, makale ve şiir ile üne kavuşur. Kısa hikâye türünü, tekniğine uygun olarak edebiyatımıza sokar. Sadık Kemal Tural, Sezai’nin modern hikâyeye vücut veren ilk kişi olduğunu öne sürmüştür.[5]





Sezai modern kısa hikâyenin kurucularındandır. En küçük şeylerin hikâyenin konusu olabileceğini söyler. Üslubun, ele alınan konuya göre değişebileceğini belirtir. Onun kısa hikâyeleri, küçük olayları konu edinmesi, hayata ve insanlara açılması bakımından büyük önem taşır. Bu tavrı, onun kısa hikâye alanında gerçekçi akımın öncüsü konumuna getirir. Sezai’ye göre, en önemsiz bir olay bile, güzel yazılırsa, hikâye haline getirilebilir. Sezai eserini sanatlı bir lisanla ifade etmekten zevk alır. Nesirlerinde bir heyecan lisanı, bir edebiyat dili kullanır. Tabiat karşısında şiirli bir dil hâkimdir. Tasvir ve tahlillerde Türkçeden iyice uzaklaşır. Namık Kemal’in etkisiyle birçok hikâyelerinin dilini süsler. Arapça, Farsça kelime ve tamlamalara yer verir. Benzetmelerde bütünleşen ve süslülük gösteren uzun cümleler kullanır. Namık Kemal’in tesirinden kurtulunca, Fransız sözdizimine uygun cümleler kullanır. Kendine özgü üslup yaratma sıkıntısı çeker. Yazılarında, romantizm ile realizmi birleştirmiş olarak karşımıza çıkar.

Roman, hikâye, tiyatro, edebi tenkit, çok sayıda sosyal ve politik makale yazmasına rağmen Sezai edebiyatımızda genellikle Sergüzeşt yazarı olarak değerlendirilmiş; romanın getirdiği şöhret onun hikâyeci ve denemeci yönünü gölgede bırakmıştır. Oysa onun Servet-i Fünunculara asıl tesir eden eseri Küçük Şeyler’dir. Halit Ziya küçük hikâye sahasında kendisine asıl tesir eden ve yol gösterenin Sezai olduğunu açıkça şu sözlerle dile getirir:

“ Küçük Şeyler beni çıldırttı (…) Bu, bana yeni bir ufuk, memleketin nesir ve sanat semasında vaatlerle dolu parlak bir maşrık göstermiş oldu”.

Cenap Şahabettin o dönemin en güzel romanını, en güzel edebi makalelerini ve mutedil nesrini Sezai’nin yazdığı görüşündedir.

İsmail Hikmet, Sezai’nin eserlerinde dilin temiz ve ince olduğunu söyler. “Onun dili samimi, rikkati, rekazeti seçkindir” der. Sezai’nin güzelliklerinde aşırılığa kaçmadığını, “sakin, hassas rakik” bir romantik olarak yaşadığını belirtir. Edebiyat-ı Cedide sanatçılarının Sezai’ye, nesre hizmetinden ötürü, borçlu olduklarını ifade eder

Edebiyat tarihçesi Mustafa Nihat Özön, Sezai’nin Namık Kemal’den sonra, Türk romanında bir merhale olduğunu söyler.

İsmail Habip,  “Sezai’yi, Hamit, Ekrem” üçlüsünün bir peyki ve Servet-i Fünun devrinin de bir müjdecisi olarak görür. O, Tanzimat sanatçılarının en gencidir ve bu nedenle de Servet-i Fünun topluluğu ile irtibatı sağlama görevini üstlenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder